Türk Kültüründe Gökyüzüne Hükmetmek İçin Kullanılan Taş: Yada

Tarih boyunca ortaya çıkan insan topluluklarının hemen hepsi, bugünden bakıldığında oldukça ilginç görünen, kendilerine özgü çeşitli inanç ve kültür unsurlarına sahipti. Elbette tarih sahnesine çok uzun yıllar önce çıkan Türklerin de bazı ilginç gelenekleri vardı. Özellikle İslamiyet öncesi dönemdeki Türk toplulukları için başta ağaçlar, dağlar ve gökyüzü olmak üzere doğanın bütün unsurları büyük bir önem taşıyordu. Üstelik bu doğal unsurlar, hemen tüm Türk boylarında sıra dışı, kıymetli ve “büyülü” nesnelerin ortaya çıkmasına da sebep olmuştu. İşte, kadim Türk kültüründe gökyüzüne hükmetmek, yağmur, kar ve fırtına meydana getirmek için kullanılan yada taşı da, bu sıra dışı nesnelerden biriydi. Gelin yada taşı efsanesi nedir birlikte bakalım.

Kadim Türk topluluklarının yaşamında doğa, son derece önemli bir yere sahipti. Öyle ki Türk hakanlarının hemen hepsi, iktidarlarının gücünü pekiştirmek ve şanlarını artırmak için soylarını ulu bir ağaç hikâyesine dayandırıyordu

Özellikle ağaçlar, dağlar ve gökyüzü, yüzlerce yıl önce yaşayan Türklerin günlük yaşamında ve inanç sistemlerinde ayrı bir önem taşıyordu.

Ağaçlar ve dağlar, eski Türk inancında evrenin yaratılışıyla ilişkili olduğu için kutsal kabul ediliyordu

Bu sebeple Türk kültüründeki ağaç kültü, farklı Türk toplulukları arasında son derece yaygındı. Eski Türk kültüründe ağaçlara atfedilen kutsiyet, ağaçların farklı destanlarda da önemli bir unsur olarak yer almasına sebep oldu.

Ağaç kültü Türklerin yalnızca inanışlarını değil; yaşam biçimlerini ve sanatlarını da etkilemişti

Örneğin ağaçlar, kadim Türk sanatında en yaygın olarak kullanılan figürlerin başında geliyordu. Bununla birlikte Türk topluluklarında ortaya çıkan bazı büyülü nesneler de temelde yine ağaçların bir eseriydi! Yada taşı ise bu nesnelerden en ilginç ve önemli olanıydı.

Yada taşı, Türk topluluklarında gökyüzüne hükmetmek, yağmur, kar veya fırtına oluşturmak için kullanılıyordu

Yada taşı hakkındaki eski bilgilerden biri Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınmıştı: “Bir türlü kamlik (kahinliktir). Böylelikle yağmur ve kar yağdırılır; rüzgâr estirilir. Bu, Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi, bu sürede kar yağdırıldı ve Ulu Tanrı’nın izniyle yangın söndürüldü.”

Yada taşı nedir?

yada taşı

Türk Altay mitolojisinde simya taşı olarak da anılan yada taşı, genellikle parlak yeşil renkli, özel bir taş. Taşın, farklı kaynaklarda cata, sata, caya ve zaya isimleriyle kullanıldığı da biliniyor.

Yada taşı nasıl kullanılıyordu?

Tarihsel olarak incelendiğinde yada taşının yağmura, kara veya fırtınaya ihtiyaç duyulduğu dönemlerde kullanıldığı görülüyor. Eski Türk topluluklarında yada taşının özel bir yerde muhafaza edildiği ve sık sık ele alınmadığı, yalnızca gerekli olduğu zamanlarda kullanıldığı ifade ediliyor.

Peki bu büyülü yada taşı nasıl kullanılıyordu? Bu konuda kaynaklarda yazılı farklı bilgiler var. Ancak bazı yabancı seyyahların günümüze ulaşan eserlerinde yada taşının içerisinde su bulunan bir kaba konularak kullanıldığı aktarılıyor.

Gökyüzüne ve doğa olaylarına hükmetme gücü veren yada taşı, Türk kültüründe önemli bir yere sahipti

yada taşı

Öyle ki iyi bir savaşçı olmak kadar, iyi bir “yadacı” olmak da büyük önem taşıyordu. Yadacı, bu kıymetli sihir taşını kullanan kişilere verilen isimdi.

Yada taşı yangınların söndürülmesinde, toprağın bereketlendirilmesinde ve düşmanın bozguna uğratılmasında kullanılıyordu

yada taşı

Türk savaşçılar kalkanlarını ve silahlarını yada taşı ile süslüyor, yadacılar korkunç yağmurlar ve fırtınalar meydana getiriyordu. Kısacası yada taşı, Türklerin karşısına çıkan orduların mücadele etmesi gereken en tehlikeli silahlardan biriydi!

Genellikle parlak görünümlü ve yeşil renkli bir taş olan yada, Türk toplumundaki önemini İslamiyet sonrası dönemde de korudu

yada taşı

Öyle ki bazı kaynaklara göre Osmanlı İmparatorluğu’nun girdiği bazı savaşlarda dahi kullanılmıştı. Bununla birlikte yada taşının, bazı Osmanlı uleması tarafından din dışı bir unsur olarak değerlendiğini gösteren belgeler de var. Örneğin Taşköprülüzade Ahmet Efendi, Türklerin bu eski inanışını İslam dairesi içerisinde küfür olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor: “Türklerden bazı idraksiz taifenin, yağmurların meydana gelişini veya uzaklaştırılmasını sağlayabildiklerini iddia ederler. İnceleyip tecrübe etmemiş olan şehirler halkı bile bunu tasdik ederler. Öyle bildirirler ki, efsun veyahut Allah tarafından, şefaat yolu ile yağmur yağdırır veya yağan yağmuru uzaklaştırırlar. Bu büyük bir dolap, kuvvetli bir hile ve fitnedir…”

İlginiz çekebilir:

Umay’dan Kayra Han’a: Türk Mitolojisinde Tanrılar, Tanrıçalar ve Yaratılış Hikayeleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu