‘Zalime zalim demekten ödün vermeyeceğiz’

Bahçeli. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç kimseye eyvallahı yoktur. Hiçbir odakla al takke ver külah içinde de değildir. Zulme sessiz kalmak aynı zamanda ortak olmak demektir. Herkes sussa da biz susmayacağız, sessiz kalmayacağız, zalime zalim demekten ödün vermeyeceğiz. ‘ dedi


“GAZZELİ BEBEKLERİN HAKLARINA NE ZAMAN SAHİP ÇIKILACAK?”


Bahçeli, Batı ülkelerinin başkentlerinin meydanlarında gerçekleşen protesto gösterilerinin günbegün genişlediğini ancak aynı duruş ve tutumu Arap ve İslam toplumlarında gecikmeyle görmekten üzüntü duyduklarını söyledi.


KAYMAK TABAKANIN VİCDANI RAHAT MIDIR?


Bahçeli, “Filistinli masumların hukukunu, can ve mal güvenliğini muhafaza için beklenen, gözlenen, istenen nedir? Gazzeli masumlar kirli su içip aç ve açıkta hayat mücadelesi verirken, milyar dolarlar içinde yüzen kaymak tabakanın vicdanı rahat mıdır?” sorularını yöneltti.


NETANYAHU YARGILANMALIDIR


1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız Filistin devletinin tanınmasının sağlanması gerektiğini kaydeden Bahçeli, “Eli ve vicdanı kanlı Netanyahu ve yönetimi Lahey Adalet Divanında yargılanmalıdır.” görüşünü paylaştı.


AB KOMİSYONUNUN TÜRKİYE RAPORUNA TEPKİ


Devlet Bahçeli, Avrupa Birliği Komisyonunun 2023 yılı Türkiye Raporu’nu da eleştirerek, “AB Komisyonunun Türkiye’ye karşı önyargılı tutumunu, haksızlığı ve hukuksuzluğu teyit eden sakat bakışını gösterdiğini” söyledi.


BİZ DÜNYAYA HİLALİN NURUNDAN BAKIYORUZ


Bahçeli. ‘Biz dünyaya haçlı emellerinin mevzisinden değil hilalin nurundan bakıyoruz. Biz Müslüman Türk milleti olarak din kardeşlerimizin ve soydaşlarımızın her zaman ve her fırsatta yanı başında yerimizi alıyoruz.’ dedi


MHP GRUP TOPLANTISI


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Eli ve vicdanı kanlı Netanyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanında yargılanmalıdır.” dedi.


Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere hazırlık sürecini dolu dolu geçireceklerini belirterek, “iktidara değil Türkiye’ye muhalefet eden partilere meydanın boş olmadığını göstereceklerini” ifade etti.


BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANINI EVİNE GÖNDERECEĞİZ


CHP ve HEDEP yönetimindeki belediyeleri cumhurun iradesiyle birleştireceklerini dile getiren Bahçeli, “Ara sıra, keyfi yeterse, boş zamanlarında İstanbul’a uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanını evine göndereceğiz.” diye konuştu.


YEREL SEÇİMLER


Yerel seçimde merkezi yönetimle yerel yönetimlerin tek ses, tek yürek olacağını söyleyen Bahçeli, “Belediye kaynaklarını bölücülüğe, bölücülere, teröristlere ve parti içi çıkar kavgalarına sevk eden dalaverecilerden milletimiz mutlaka hesap soracak. Yerel yönetimler aracılığıyla devletin kasasını, milletin kesesini gasp edip Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutan çürümüşler demokratik bedeli en ağır şekilde ödeyecekler.” ifadelerini kullandı.


Çalışmaktan yorulmayacaklarını, vatan ve millet sevdasından asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Bahçeli, “İnanıyorum ki 14 ve 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri 31 Mart 2024’te pekişip Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşü hızlanacak ve yoğunlaşacaktır.” dedi.


“TÜRKİYE YÜZYILI HEDEFLERİ BİRER BİRER HAYATA GEÇECEK”


“Güçlü yasama, kararlı yürütme, uyumlu belediye” dediklerini dile getiren Bahçeli, ayırmadan, ayrışmadan, yerelde iktidar, ülkede istikrar iradesinde olduklarını belirtti. Devlet Bahçeli, “Türk milletinin desteğiyle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ivmesi ve itici gücüyle Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleri birer birer hayata geçecek, hadisata ve tarihin akışına yön verecektir. Elbette yapacağız, hep birlikte başaracağız. Çılgın Türklerin yeni yüzyıl destanını hep beraber yazacağız.” diye konuştu.


“İSRAİL ACİZ, AHLAKSIZ VE KORKAK OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA BELGELEMİŞTİR”


Bahçeli, 7 Ekim’den bugüne kadar Filistin halkının nehir gibi kanının aktığını ifade ederek, “Mazlumların feryadı sadece ilk kıblemizin nurlu gökyüzünde değil, dünyanın tamamında yankılanmaktadır.” dedi.


İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Gazze’de süresiz güvenliği sağlayacağız.” diyerek katliamları aralıksız sürdürme mesajı verdiğine işaret eden Bahçeli, İsrail’in çatışma bölgesinde sıkıştığını, taktik değişikliklerle cinayet planlarını güncellemek zorunda kaldığını söyledi.


Gazze’deki Şifa Hastanesinin keskin nişancılarla, füzelerle ve dronlarla vurulmasının İsrail’in savaş suçları siciline bir yenisini eklediğinin altını çizen Bahçeli, “İsrail aciz, ahlaksız ve korkak olduğunu bir kez daha belgelemiştir.” diye konuştu.


Şifa Hastanesi bahçesine patlayıcı başlığı olmayan, üzerinde birer metrelik 6 bıçağın bulunduğu füzenin atılmasının vahşet olduğunu dile getiren Bahçeli, bu füzenin yalnızca ABD ordusunun envanterinde bulunmasının iki ülke arasındaki yıkım ve cinayet ortaklığının delili olduğunu ifade etti.


ABD yönetiminin, Filistinlilerin sürülmesini ve Gazze’nin işgalini doğru bulmadıkları açıklamasının sahte bir iyi niyet temennisinden ibaret olduğunu belirten Bahçeli, Avrupa Birliğinin Gazze’de çatışmalara derhal ara verilmesi ve insani yardım koridorunun oluşturulması çağrısının da caydırıcılığı ve inandırıcılığı olmayan kuru laf kalabalığı olduğunu söyledi.


“GAZZELİ BEBEKLERİN HAKLARINA NE ZAMAN SAHİP ÇIKILACAK?”


Bahçeli, Batı ülkelerinin başkentlerinin meydanlarında gerçekleşen protesto gösterilerinin günbegün genişlediğini ancak aynı duruş ve tutumu Arap ve İslam toplumlarında gecikmeyle görmekten üzüntü duyduklarını söyledi.


Riyad’da 11 Kasım’da İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Zirvesi düzenlendiğini hatırlatan Bahçeli, “Riyad Zirvesi’nde gündeme getirdiği teklif ve düşünceleri saygı görüp öne çıkan, aynı zamanda sonuç bildirgesine mutabakatla yansıyan Sayın Cumhurbaşkanı’mız kadar dürüst, ilkeli, içten, sağlam ve samimi duruş sergileyen; kalbiyle dili arasında birebir uyum hissedilen kanaatimce hiç kimse olmamıştır.” diye konuştu.


Gazzeli bebeklerin haklarına tam manasıyla ne zaman sahip çıkılacağını soran Bahçeli, “Filistinli masumların hukukunu, can ve mal güvenliğini muhafaza için beklenen, gözlenen, istenen nedir? Bu ataletin kaynağı, daha doğrusu korku duyulan sebepler nelerdir? Gazzeli masumlar kirli su içip aç ve açıkta hayat mücadelesi verirken, milyar dolarlar içinde yüzen kaymak tabakanın vicdanı rahat mıdır?” sorularını yöneltti.


“BU CANİNİN HÜKMÜ MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNE SÖKMEZ”


Netanyahu’nun “Arap liderlerine sesleniyorum: Eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız, yapmanız gereken tek bir şey var, sessiz kalın.” cümlelerine dikkati çeken Bahçeli, şöyle devam etti: “Bu caninin hükmü bazı ülkelere geçebilir ama Müslüman Türk milletine sökmez, sökmeyecek. Unutmayınız ki korkak bin defa, kahraman ise bir defa ölür. Ona buna diyet borcu olanların, çıkarlarının izdüşümünde göbeği bağlı, geleceği rehin altında bulunanların duruşundan da asla bahsedilemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç kimseye eyvallahı yoktur. Hiçbir odakla al takke ver külah içinde de değildir. Zulme sessiz kalmak aynı zamanda ortak olmak demektir. Herkes sussa da biz susmayacağız, sessiz kalmayacağız, zalime zalim demekten ödün vermeyeceğiz. Emperyalizme, faşizme ve Siyonizme kategorik olarak sonuna kadar tepki göstereceğiz.”


MHP Genel Başkanı Bahçeli, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların durması, sürdürülebilir barış ve ateşkes ortamının tesis edilmesi ve insani yardım koridorlarının açılmasının şart olduğunu, İsrail’e kapsamlı yaptırım programı uygulanması ve Gazze’yi harap etmesi nedeniyle tazminata mahkum edilmesi gerektiğini dile getirdi.


İslam ülkelerinin katılım ve desteğiyle barış gücü oluşturulması ve garantörlük kurumu işletilmesini öneren Bahçeli, uluslararası barış konferansı toplanmasını istedi. İki devletli çözüm ikliminin acilen yeşermesi gerektiğini, 1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız Filistin devletinin tanınmasının sağlanması gerektiğini kaydeden Bahçeli, “Eli ve vicdanı kanlı Netanyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanında yargılanmalıdır.” görüşünü paylaştı.


AB KOMİSYONUNUN TÜRKİYE RAPORUNA ELEŞTİRİ


Devlet Bahçeli, Avrupa Birliği Komisyonunun 2023 yılı Türkiye Raporu’nu da eleştirerek, “AB Komisyonunun Türkiye’ye karşı önyargılı tutumunu, haksızlığı ve hukuksuzluğu teyit eden sakat bakışını gösterdiğini” söyledi.


Raporda, Türkiye’nin İsrail-Filistin savaşına dair duruşunun AB’yle tamamen uyumsuz olduğu eleştirisinin dikkatlerini çektiğini aktaran Bahçeli, şöyle devam etti: “Uyumlu olsaydı utancımızdan ve üzüntümüzden insan içine çıkacak, dost ve kardeş ülkelerin yüzüne bakacak ne halimiz ne de hakkımız olurdu. Biz dünyaya haçlı emellerinin mevzisinden değil hilalin nurundan bakıyoruz. Biz Müslüman Türk milleti olarak din kardeşlerimizin ve soydaşlarımızın her zaman ve her fırsatta yanı başında yerimizi alıyoruz. Ankara’dan Bakü’ye uzanıyor, Astana’yla kavuşuyor, Aşkabat’la kaynaşıyor, Bişkek’le bütünleşiyor, Budapeşte’yle hasret gideriyor, Lefkoşe’yi bağrımıza basıyor, Filistin’in arkasında dağ gibi duruyoruz. Hem Türk asrı diyoruz hem de mukaddesatımızın onurunu koruyoruz. AB Komisyonunun 2023 yılı Türkiye Raporu’nu yırtıp atıyor veya kağıttan uçak yapıp kendilerine aynen iade ediyoruz.”


Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türk ve İslam düşünürlerinin adaleti denge ve orta nokta olarak tarif ettiklerini belirterek, hukukun, toplumun genel çıkarlarını, fertlerin ortak iyiliğini sağlamak amacıyla hazırlanan ve kamu gücüyle desteklenen kaide, hak ve yasaların tamamı olduğunu dile getirdi.


Hukuksuz devlet ve adaletsiz hukuk olamayacağını belirten Bahçeli, şöyle konuştu: “Devlet hukukla kaim, adaletle baki, milli iradeyle havidir. Asıl olan adalettir ve hukuk esas itibarıyla adaletin vasıtasıdır. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında fitili tutuşan anlaşmazlık ve gerilim hali bir defa hukuk devleti ve hukuk güvenliği açısından hiç de arzu etmediğimiz bir durumdur. Ancak bir kahırdan ümit ediyorum pek çok lütuf da doğacaktır.


Öncelikle yüksek yargı organları arasındaki görüş ayrılıkları, yorum farkları hukuk tekniği ve demokrasi mantığı kapsamında içtihat zenginliğini takviye ve tahkim edecektir. Pozitif tartışmalar, yapıcı eleştiriler, makul öneriler, muhtevalı ve derinlikli düşünceler, milletin hakkını ve devletin egemenlik çıkarlarını gözeten yaklaşımlar hukuk müktesebatını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirecektir. Fakat en son yaşanan, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında cepheleşmeye ve suç duyurusuna kadar varan süreç bir devlet veya rejim krizi değil, böyle görmek ve göstermek isteyen siyasi partilerin sefil bir uydurması, aynı şekilde kuruntusudur. Kriz bekleyenlere, kriz düşü kuranlara, kriz ayini yapanlara açık açık söylüyorum ki, avuçlarını yalayacaklar, hevesleri de kursaklarında kalacak.”


“ANAYASA MAHKEMESİ ADALET VE HUKUK DÜZENİNİN SAFRASI VE SANCISIDIR”


Bunun yanında var olan sorunun kaynağına inmeden, sorun üreten yargı organını nesnel ölçüler eşliğinde tespit etmeden sağlam ve sağlıklı çözüm yollarının inşasının da oldukça zor olduğunu belirten Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır. Bu kaçınılmaz gerçeği kabul etmeden son gelişmeleri kavramak mutlak butlanla batıldır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinde hukuk ve toplum düzenini tahrip edecek kararlar alması, yasa ve anayasa koyucunun iradesini yok sayması, hatta anayasa hükümlerini işlevsiz hale getirmesi vaka-ı adiyeden sayılamayacak bir sapma ve sürüklenme halidir.” değerlendirmesinde bulundu.


Anayasa Mahkemesinin TİP Hatay Milletvekili seçilen ancak Gezi Parkı davasında kesinleşmiş 18 yıllık cezası bulunan Şerafettin Can Atalay ile ilgili hak ihlali kararı açıkladığını anlatan Bahçeli, “20 Temmuz 2023’de yapılan bu kapsamdaki bireysel başvurunun yaklaşık 3 ay gibi kısa sürede sonuçlandırılması ister istemez aynı hassasiyet ve özenin HDP’nin kapatılma davasında da niçin gösterilmediğini akıllara getirmiştir.” dedi.


Bahçeli, Can Atalay ile ilgili mahkeme kararının 28 Eylül 2023’te Yargıtay tarafından onandığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yargıya saygı mecburidir, bu kararın gereği TBMM’de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır. Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi’ni karşı karşıya getiren konu Anayasa’nın 83. maddesinin 2. fıkrasında yer alan dokunulmazlığın iki istisnasından biridir. Bu istisna hükmüne göre, ‘seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.’ Şu anayasal kuralı herkesin idrakinde yarar vardır. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur, bu mahkeme süper temyiz merci sıfatına da sahip değildir. Bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesinin görevi, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğini, eğer ihlal varsa bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesiyle sınırlıdır. Anayasa Mahkemesinin millet vicdanına, adalet ruhuna ve hukuki normlara müzahir ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir. Daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yetki alanını genişleterek yasama ihmali olarak değerlendirdiği konularda kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir. Halbuki bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme eksikliğini denetlemek diye bir şey söz konusu değildir. Gazi Meclis, Anayasa Mahkemesinin vesayeti altında hiç değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin üstünde ve önünde bir güç de olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesinin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay’a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir. Sokak çağrısı yapanlar karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir. Oturanlara sesleniyorum, siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart’ta kaldırmasını da bilecektir. Ortada darbe, devlet, rejim ve yargı krizi değil, bal gibi Anayasa Mahkemesinin yetkilerini aşarak, yasaları ve anayasayı aşındırarak yargısal aktivizmi vardır ve bu kesindir. Anayasa Mahkemesi yetki alanını genişleterek TBMM’ye ve diğer yüksek yargıya parmak sallamaktadır ve de Anayasa’nın üstünlüğü ilkesini ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay özelinde süregelen sıcak tartışmanın nihayetinde son ihlal kararına özgü olmadığı, bu tartışmanın esasında siyasi kutuplaşmanın yer almadığı, her iki yüksek mahkeme arasında kararların etkisine ve uygulanmasına ilişkin görüş ayrılığının bulunduğu açıktır.”


Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ı karşı karşıya getiren hukuki açmazın iki nedeni bulunduğunu ve bunlardan birincisinin Anayasa’nın 83. maddesinin 2. fıkrasındaki dokunulmazlığın istisnasına yönelik amir hükmün hukuki belirliliğe sahip olmamasından kaynaklandığını ifade eden Bahçeli, bu itibarla birbiriyle çelişen pek çok maddesi olan 1982 darbe anayasanın kaldırılıp Türkiye’ye ve Türk milletine yeni, sivil, kapsayıcı ve demokratik nitelikli bir anayasa kazandırmanın herkesin temel görevi ve gündemi olduğunu dile getirdi.


Bahçeli, ikincisinin de yeniden yargılama ile yargılamanın yenilenmesine ilişkin yasal düzenlemelerdeki çelişki ve boşluklar olduğunu kaydetti.


Hiç kimse ve organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağını vurgulayan Bahçeli, devletin de ülkesi ve milletiyle bölünmezliği esasına aykırı hiçbir fiil ve faaliyetin koruma göremeyeceğini ve bir hakka sahip olamayacağını söyledi.


“ANAYASA MAHKEMESİ ZULMÜN YANINDA BİR MİHRAK OLARAK SİVRİLMİŞTİR”


Bahçeli, nerede bir suçlu varsa, nerede Türkiye’ye nefret kusan, ihanet eden, silah doğrultan, milli güvenliği, milli birlik ve kardeşlik ruhunu bozmayı amaçlayan bir hain bulunuyorsa Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali kararıyla ödüllendirildiğini belirterek, şöyle konuştu: “Bu olacak iş midir? Böylesi bir rezaletin neresi adalet ve hukuk ilkeleriyle bağdaşmaktadır? Hz. Mevlana’nın şu sözü adaletin özünü deşifre etmesi bakımından ziyadesiyle kayda değerdir: ‘Ağaca su vermek adalet, dikene su vermek zulümdür. Adalet bir nimeti yerine koymak, zulüm ise yerinden söküp almaktır.’ Her yanlış karar da zulümdür. Nitekim Anayasa Mahkemesi zulmün yanında, milletin ve devletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir. HDP’ye yapılacak Hazine yardımına bloke konulmasıyla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının müracaatını reddeden, PKK’ya para akıtılmasının önünü açan Anayasa Mahkemesidir. Terörist Demirtaş’ın lehine hak ihlali kararı verip 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden Anayasa Mahkemesidir. Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Figen Yüksekdağ, Can Dündar başta olmak üzere PKK’lı ve FETÖ’cülere hak ihlali kararıyla can simidi uzatan Anayasa Mahkemesidir. Dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesidir. Türkiye’nin ve Türk milletinin helal haklarını alenen ihlal eden bu mahkeme, muhtemeldir ki, böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan’a bile hak ihlali kararıyla kucak açacaktır. Bize göre Yargıtay 3. Ceza Dairesi görevinin gereğini eksiksiz yapmıştır. Bugünkü sorun yumağının temelinde de Anayasa Mahkemesi’nin vatan ve millete kast eden lekeli kararları bulunmaktadır. Hakkı çiğnemek için emel ve eylem içinde olanlara hak ihlali kararı vebaldir, Anayasa ve yasa karşıtlığıdır. Şehidin, şühedanın haklarını yok sayanların yakasından tutmak boynumuzun borcudur. Milletimizin hayat ve varlık haklarını inkar edenlere sabır göstermemiz söz konusu değildir.”


 


Türkiye’de sınıflı bir toplum yapısı veya kast sistemi bulunmadığını, Türkiye ve Türk milletinin tarih, kültür ve sosyolojik varlığında bugüne kadar “öteki” olmadığını ve hiç kimsenin zenci veya yabancı görülmediğini dile getiren Bahçeli, “Millet birdir, adı Türk’tür. Doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aile yapısı kökleşmiştir. Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesinin 61’inci kuruluş yıldönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı’nın yaptığı konuşma millet varlığına ağır bir saldırıydı. Bu şahsın ağzından dökülen çok tehlikeli sözlerin tamir ve tevil imkanı da elbette yoktu.” diye konuştu.


Bahçeli, şunları kaydetti: “Kafası zehirlenmiş Anayasa Mahkemesi Başkanı’na hatırlatırım ki; Türkiye’de kuvvetler ayrımı netleşmiş, aralarındaki sınır çizgileri kalınlaştırılmıştır. Dahası yargı bağımsızlığının yanı sıra tarafsızlığı da anayasal hüviyet kazanmıştır. Anayasa Mahkemesi Başkanı zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bunu reddediyoruz, bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandile git. Mahkeme Başkanı objektifliğini ve tarafsızlığını kaybetmiş, Türkiye’nin yeni yönetim sistemiyle milli birlik ve kardeşliğine cephe almıştır. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır: Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır. Mahkemenin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bunu da yeni bir anayasaya ile hayata geçirmek hedefimizdir. Teröre yardım ve yataklık suçu somut delillerle belgelendirilen HDP’nin devam edegelen kapatma davasını sekteye uğratan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve malum üyeleri şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır. Terörle mücadelede muazzam fedakarlıklar sergileyen kahramanlarımızın hakkı yenmekte, hukuku hiçe sayılmaktadır. Bölücülüğün odağı olan partinin kapatılması demokrasi onuru, hukuk namusudur. Bu ihanet yuvasının kapatılmasını aylardır sürüncemede bırakanları Türk milleti vakti saati geldiğinde mutlaka kapatacaktır.”


Kaynak: ErzurumGazetesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu