Osmanlı tarihinin en zorlu dönemlerinden birinde tahtta olan İkinci Abdülhamid’de ekonomik zorluklardan çok çekmiş halk da onunla beraber akıl almaz sıkıntıları üstlenmişti

Erzurum Güncel- 1905’in 8 Haziran’ında İkinci Abdülhamid boşalan hazineye yeni gelir sağlamak ümidiyle yeni vergiler ilan etmekle kalmadı, mevcut vergileri de ağırlaştırdı. Yeni vergilerden biri “Şahsi vergi”ydi. 1903’teki Makedonya olayları sırasında hazırlanmış, fakat o zamandan beri hayata geçirilmekten çekinilmişti. 

Bu yeni vergi, 20 ila 70 yaş aralarında meslek sahibi her kişiden alınacaktı. Yalnız çiftçiler bunu ödemeyecekti. 
Kazalarda 15, mutasarrıflıklarda 25, vilayetlerde ise yılda 35 kuruş tahsil edilecekti. Çiftlik sahipleri ile toptancı tüccarlardan kazalarda 70, mutasarrıflıklarda 150 ve vilayetlerde 200 kuruş alınacaktı. Zenginler yılda 400 kuruş verecekti. 

Diğer bir vergi ise “Hayvanatı ehliye rüsumu”ydu. Aslında koyunlardan zaten vergi tahsil edilmemekteydi ancak bu defa her büyük baş hayvan için 10, her küçük baş hayvan için de 5 kuruş alınacağı ilan edildi. 

DÜZENLİ ÖDENEMEYEN MAAŞTAN KESİNTİ KARARI  
Hiçbir zaman düzenli maaş alamayan memurlarla bütün emeklilerin maaşlarından da kesinti yapılması kararlaştırıldı. 500 kuruşa kadar maaşı olanların yılda 2 günlük yevmiyelerini, daha yüksek maaşı olanların da 24 günlük yevmiyelerini hazineye devretmeleri kararlaştırıldı. Bu yeni vergiler hayatı yaşanmaz hale getirirken, zaten büyük sıkıntılar içindeki halkın memnuniyetsizliğini de giderek artırdı. 

ERZURUM İSYANI 
1906’ya gelindiğinde idare, Anadolu’da vergileri toplamakta büyük güçlük çekiyordu. Halk üzerinde baskı şiddetlenirken, İstanbul’da yayınlanan Levand Herald gazetesi 3 Mart tarihli nüshasında şu haber yer aldı: “Hayvanatı Ehliye rüsumunun tam olarak toplanması için Maliye nezaretinden vilayetlere kati emirler verilmiştir. Bu verginin toplanması işinde ihmali görülenler şiddetle cezalandırılacaktır.”

GEÇİM SIKINTISINA İLK TEPKİ ERZURUM’DAN  
Vergilerle ilgili 5 Mart’ta Erzurum Valisi Nazım Paşa’ya 13 imzalı bir dilekçe verildi. Bu dilekçede Erzurum halkının vergilerden muaf tutulması istendi. Nazım Paşa, 15 gün sabredilmesini tavsiye ettikten sonra gerekeni yapacağını söyledi. Fakat aradan geçen zamanda bir ses çıkmayınca “Erbabı İhtilal” den 15 kişi, 25 Mart’ta Tebriz kapısında Tophaneli Han’da toplanarak, Hacı Akif Ağa vasıtasıyla Saray’a gönderilmek üzere bir telgraf hazırladı. Bu telgrafta Erzurum halkının Padişah’a sadakati vurgulanarak, memleketin istilalar görmüş olduğu, birkaç defa birkaç defa muhaceret yollarına düştüğü ve halkın fakirliğinin son haddine vardığı anlatılarak yeni vergileri ödeyemeyecek durumda olduğu belirtildi ve Erzurum halkının bu vergilerden affedilmesi rica olundu. Saray’a gönderilen telgrafa bir yanıt gelmedi. 

ŞEHİR ÖNDE GELENLERİNİ HAPSE ATTIRDI
Vali Nazım Paşa, bu telgraf girişimine ön ayak olanlardan bir grubu hapse attı. Bunun üzerine 26 Mart günü halk ayaklandı. Dükkanlar kapatıldı, vilayet konağının etrafı sarıldı. Hatta Erzurum müftüsü de isyancılara katıldı. Nazım Paşa, halkı dağıtmak üzere 26’ncı alayın ikinci taburunu sevkeder. Fakat asker, isyan edenlerin üzerine ateş açmayı reddetti. Bu arada, askeri halk üzerine ateş açmaya teşvik eden bir subay da kendi askeri tarafından ağır şekilde yaralandı. 

Saray, durumun ciddî olduğu anlaşınca nisanın ilk haftasında korku içinde konağına kapanan Vali Nazım Paşa’yı azledip yerine Diyarbekir Valisi Ata Bey’i tayin etti. Yeni vali, 3 Mayıs’ta görevine başlayınca durum bir süre sakinleşti. 

BAŞKA VİLAYETLER DE VERGİLERİ ÖDEMEDİ 
Yalnız Erzurum’daki halkın yeni vergileri ödememek için isyan ettiği gazeteler durumu yazmasa da duyulunca, Kayseri, Sivas ve Trabzon’da da vergiler toplamadı.  

Saray, Ekim ayı başında Erzurum Valisi Ata Bey’den, isyan hareketinin başında bulunanla-
rin tevkif edilmelerini ve şiddet tedbirlerine başvurulmasını istedi. Vali, Ramazan’dan bir hafta
evvel 12 Ekimde, istinaf mahkemesi reisi Tahir Bey’i çağırdı ve kendilerine “Erbabı İhtilal” diyen gruptakilerin listesini aldı. Listede yer alan “Müftü Lütfullah efendi, Hacı Akif Ağa, Apdibeyzade Tahsin Bey, Durak Bey, Hasanağazade Faruk Bey, Girlizade Yusuf Efendi, Hacı Şevket Efendi, Mezararaki Mevlud ağa, Avukat Seyfullah Efendi“ 

HALK VALİYİ YAKALAYIP HAPSETTİ  
Bu kişiler, gece yarısı evleri basılıp yakalanarak hızlıca Erzurum’dan sürüldüler. Erzurum halkı sokaklara döküldü. Jandarma kaçmaya başladı. Polis karakolunda bir polis ve serkomiser öldürüldü. Vilayet konağını basan halk, Vali Ata Bey’i yakalayıp bir camide hapsetti. Olayların ardından Saray, Erzurum halkının taleplerine boyun eğdi ve tutuklananlar serbest bırakıldı. Yeni valinin 19 Kasımda Erzurum’a gelmesiyle şehir sükunete kavuştu. Ancak vergiler toplanamadı. 

BİR YIL SONRA İSYAN DAHA DA BÜYÜR 
Erzurum’da 1906’da başlayan ve yeni valinin gelmesiyle başlayan isyan yeni yılla birlikte yeniden alevlendi. Bazı bildiriler yayıldı ve bunlarda “Abdülhamid idaresine karşı isyan çağrısı” yapılırken, askerlerden de “Halka ateş etmememeleri” istendi. Bu gelişmeler olurken yeni Vali Nuri Bey, saraya telgraf çektiğini, vergilerin affını ve  şiddet tedbirlerine başvurulmamasını istediğini şehrin önde gelenlerine bildirdi. 15 Mart’ta Vali eşraftan 60 kişiyi, ulemayı, esnaf temsilcilerini konağına davet ederek Saray’ın kararlarını bildirdi. Buna göre Abdülhamid af ilan etmişti.  

FRANSIZ KONSOLOS: HALK ZAFERİNDEN EMİNDİ
Erzurum’daki Fransız Konsolosu A.D. Peraldi, Paris’e son durumu şöyle bildirdi: “Halk bu idareye vergi vermek istemiyor. Toplanan para İstanbul’a gidiyor ve vilayette hiçbir imar hareketine rastlanmıyor” Nihayetinde 25 Mart’ta iki yeni verginin de kaldırıldığı duyuruldu. Fransız Konsolos bununla ilgili de “Halk bu zaferinden o kadar emindi ki, haberi duyunca hiçbir sevinç gösterisi olmadı, normal karşıladılar” diye yazdı.  

İSTANBUL VE DİĞER VİLAYETLERDE DE BENZER SIKINTILAR YAŞANIYORDU
İstanbul’da halk benzer sıkıntılar içindeydi. Abdülhamid, bu sıkıntıların, Doğu Anadolu’da olduğu gibi, İstanbul’da da halk ayaklanmalarına sebep olmasından korkarak ve bazı tedbirler almak istedi. Kışın yakacak, yazın un sıkıntısı baş göstermiş, hayat pahalılığı da yükselmişti. Bu sıkıntılara geçici çareler üretildi ancak hiçbiri sorun olmadı. Bir yıl sonra 1908 Temmuz’unda Resne’de Resneli Niyazi dağa çıkmış, Enver Paşa da Selanik’te anayasayı ilan etmişti. Akabinde Selanik’ten gönderilen telgraflarda, Sultan II. Abdülhamit’ten anayasa ile savaş arasında bir tercih yapması istenmişti. Abdülhamid bu halk isyanlarının daha da büyüyeceğini tahmin ederek, 24 Temmuz 1908’de yayımladığı bir bildiri ile 1876 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe soktu.

patronlardunyasi.com

Kaynak: GazeteGüncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu