Milliyetçilik gerçekten yükseliyor mu?

Westfalya anlaşması sonrası dünya düzeninde modern ulus-devletlerin kuruluş ideolojisi sayılagelir milliyetçilik. Günümüze değin gelebilmiş ideolojilerin üzerinde asıl belirleyici faktör Fransız devrimidir. Fransız devriminin fitilini yaktığı ideolojilerin en önemlisi ve belirgini ise kesinlikle milliyetçiliktir. Mayıs ayında yapılan seçimler sonrasında milliyetçiliğin çok konuşulmasının sebebi elbette seçimlerde yükseliş trendi gösterdiği varsayılan tercihler kadar içinde bulunduğumuz siyasi, sosyal, iktisadi ve küresel şartlardır da. Buna rağmen siyasal bir yaklaşım olarak milliyetçilik sözkonusu olduğunda 1990’larda Soğuk Savaş’ın bitimiyle peydahlanan etnik milliyetçilikler ile 9-11 Eylül 2001’deki İkiz Kule saldırıları ve akabinde 2008 mort-gage krizi ve Arap Baharı ile birlikte ortaya çıkan uluslararası kargaşa, zorunlu göç, Proxy savaşları ortamının beslediği güvenlik arayışları sonrası oluşan milliyetçi dalgalanmaların ayırt edilmesinin gerekli olduğu da açıktır.

Biz ve onlar ya da dost ve düşman ayrımlarına dayalı bir duygu ve inanç birikiminin tezahürü addedilebilecek milliyetçiliğin teorik zeminde tanımlanmasına da elvermeyen şartlara yol açar biz ve onların belirsizliği. Bu açıdan milliyetçiliğin teorik temellerinin kısmen eksik ya da yeterli olmaması farklı sosyo-ekonomik ya da siyasi konjonktürlerde farklı anlamlara çekilmesini kolaylaştırır; onun anlamlandırılmasını zorlaştırır. Buna rağmen, yine de, hemen herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir tanımı yapılabilir milliyetçiliğin: Aynı etnik kökenden gelen, aynı dili konuşan belirli sınırlar dahilindeki insanların birlikteliğinin “egemen devlet” ve “ulusal sadakat” ilkeleri uyarınca ideolojileştirilmesi. Bir anlamda millete kendi kaderini tayin yetkisini sunan ya da vaat eden bu ideoloji toplumsal birlikteliğe kaynaklık ederek bağlılarına mücadele ve dayanışma ruhu da aşılayabilir. Toplumsal dayanışmayı artıran niteliği onun olumlu sayabileceğimiz yanıdır elbette; ancak içerdiği bazı hususlar bakımından milliyetçiliğin toplumları olumsuz da etkileyebileceğini öngörebiliriz. Milliyetçiğin ırkçılık, şovenizm gibi olumsuz olduğu açık anlayışlardan etkilenerek ya da onların oluşmasına elverişli bir yatak vazifesi edinerek toplumların felaketine yol açacağını da öngörebiliriz.

Kızılderili temsilleri

Üç aylık “düşünce, siyaset ve sosyal bilim” dergisi Tezkire’nin “Milliyetçilik Nereye, Kimden Kime Yükseliyor?” sorusunu ve bu soruya verilebilecek muhtemel cevapları dosya haline getiren 83. sayısında Prof. Dr. Yasin Aktay, “Milliyetçilik Nereye Yükseliyor?” başlığı altında milliyetçiliğin günümüzde aldığı hali ve nereye yükseldiğini anlatıyor. Abdülkadir Diktaş ise “Değer Kaynaklarımız Perspektifinden Milliyetçilik Anlayışı” başlıklı yazısında Anadolu insanının manevi ve kültürel değerlerini baz alarak milliyetçilik kavramına nasıl bakıldığını değerlendiriyor. Sinema ve milliyetçilik arasındaki ilişkiler özelinde Holywood filmlerindeki Kızılderili temsillerinin Amerikan milliyetçiliğine etkilerini konu edinen Yekta Şirin böylelikle siyasi iktidarların sinema ve diğer sanatları araç edinerek milliyetçilik duygularını inşa etme/geliştirme yordamlarını gösteriyor.

Dokuz araştırma makalesine yer verilen sayıda Fahri Yetim, Ömer Obuz, M. Veysel Karataş, İlhami Aydın, Yegane Yiğit, Uğur Kılınç, Merve Sultan Akçakaya, Fredinant Hasmuça, Fatma Kılınç Hatipoğlu Kürt milliyetçiliğinden Arnavut milliyetçiliğine, milliyetçiliğin farklı fraksiyonlarından onun kültürel dokunun inşasında ya da dönüştürülmesinde kullanılan bir söylem sermayesi oluşuna, Ermeni diasporasının tarihsel serüveninden Çarlık Rusya’sında Müslümanlara dönük Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma yoluyla asimilasyonu ve kimlik tasfiyesine kadar birçok ilginç konu ele alınıyor.

Milliyetçilik Nereye, Kimden Kime Yükseliyor?

tezkire, sayı: 83

Ocak-Mart 2023

Dini söylem giderek marjinalleşecek mi?

1980’li-1990’lı yıllar “dine dönüş” söylemlerinin yaygınlaştığı bir dönemdi. 2000’li yıllarda ise geleneksel dinî söylemin giderek önem kaybettiği öne sürülüyor. Sosyokültürel desteği olmayan, sembollerini diri tutamayan dinlerin varlıklarını devam ettirme kabiliyetinin azaldığını belirten Ali Köse kitabında günümüzde tüm yeniliklerin din dışı alandan geldiğini belirterek 21. yüzyılda dinin geleceğini belirleyecek temel noktanın kültürü ne kadar etkilediğiyle, geleneksel sembolleri ne kadar canlı tutabildiğiyle doğru orantılı olacağını söylüyor. Ona göre dinin tarihsel formlarını yenide yaşatabilmenin yollarını bulmak için zamanın ruhunu yakalamak gerekli. Yoksa tarih-sonrası bir görünüm arzeden günümüzde o dinin marjinalleşeceği düşünülebilir.

Dinin Geleceği

Ali Köse

Nobel, 2023

Eğlence toplumlarında yaşamaya başladık!

Gerçek (ciddi) gerçeklik ile kurgusal (eğlenceli) gerçeklik arasında bir farkın artık geçerli olmadığı bir evredeyiz. Byung-Chul Han’a göre var olabilmek için, dünyaya ait olabilmek için eğlendirici olmak gerekiyor. Artık sadece eğlendirici olanın hakiki ya da gerçek kabul edildiğini belirten Han; çile, tutku, hırs anlamlarını taşıyan passion kavramını çözümleyerek Batı sanatındaki ciddi ve eğlenceli ikilisini konu ediniyor. Eğlencenin totaliterleşmesinin passion’un düşüşü olmadığını belirten Han temelde kardeş olduklarını ifade ederek kitabında onların yakınlaşmalarına da işaret ediyor.

Eğlencenin İyisi

Byung-Chul Han

Haluk Barışcan, 2023

Açık Görüş – Murat Güzel/ AKŞAM

Kaynak: GazeteGüncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu