Boğaz manzarası ve Bauhaus tasarımıyla şehrin yeni popüler mekanı: Peninsula Istanbul – Son Dakika Ekonomi Haberleri

Bölge barlar ve kafelerle hem gece hem gündüz capcanlı. Bir ambar dolu da tarih var. Burası hala yirmili yaşlarımdayken Kadıköy’den Boğaz Vapuruna binip bira içmek için buralara geldiğimdeki kadar büyüleyici.

Konuklar, İstanbul’daki fantastik restoranı Turk’te iki Michelin yıldızı kazanan Fatih Tutak’ın yemeklerini tatmak için haziran sonunu beklemek zorunda kalacaklar. Tadım menüsünde midye dolması ve havyarlı enginarlı börek de bulunması muhtemel. Tutak, Uygur baharatlı şaşlık ve siyah sarımsak ezmeli kızarmış keler balığının da yer alacağı Gallada’nın menüsünü araştırmak için Aralık ayında eksi 30 derece sıcaklıklarda İpek Yolu boyunca Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan’a gitti, pazarları, restoranları ve müzeleri gezdi.

O zamana dek, İstanbul’un bahardaki en güzel yanı ise Boğaziçi… Karadeniz ve Marmara denizini birbirine bağlayan antik çağın bu büyük su yolu, son aylardaki kar taneleri ve  martıların çığlıklarıyla beneklenmiş kış demirini andıran Sibirya grisinden,  Akdeniz safirine yakın bambaşka bir şeye dönüşmüş, ara sıra güneşte dönen bir kalkan gibi parlıyor.

Naneli meze başlangıçları ve ardından kremamsı patates püresinin eşlik ettiği oldukça iyi bir dana bonfileden oluşan öğle yemeğini, patlayan şampanyanın gün ışığında kadehlere döküldüğü başıboş terasta almak gerek.  Martıların uzaktaki Sultanahmet camileri üzerinde kül gibi uçuşmasını izliyorum. Mayıs ayındayız ve oteldeki bitki örtüsü arasında kelebekler uçuşuyor; Brezilya ve Hawaii’de çalışmış peyzaj mimarı Enzo Enea tarafından geometrik yamalar halinde düzenlenmiş çiçekler, yabani bitkiler ve çimenler arasında.

En iyisi de mekanı mekan yapan, temizlikten konsiyerj masasına kadar burada çalışan ekip. Yapabilirseniz New York ve Pekin’de Peninsula mülklerini yöneten esprili İngiliz genel müdür Jonathan Crook’un izini sürün. Crook, Haliç’in yukarılarından gelecek bir sürat teknesi bağlantısı ve konuk transferi hizmetini anlatırken, teknelere Bentleylerden daha hakimim diyor.

Hava karardıktan sonra ise…Of ne manzara ! Bu soğuk ve berrak cuma gecesinde, otel battaniyelerine sarınıp, ısıtıcıların yanında oturuyoruz, humuslu haydarili bazlamalar yiyor, uzun ve kuru bir yürüyüşün ardından temiz ve kaygan bir su gibi gelen Türk rose şarabı içiyoruz. Boğazın karanlık sularıysa otelin terasını tokatlıyor.

Karşıda, İstanbul’un Anadolu yakasındaki uzak mahalleleri tüm Noel renkleriyle parıldıyor. Başınızı hafifçe sağa çevirin ve Bizans yarımadasının poster manzaralarını görün: Topkapı Sarayı, Ayasofya ve – eğer gözlerinizi kısarsanız – sodyum ışık altında tamamen turuncu görünen ince, minareleriyle nöbet tutan Sultanahmet Camii.

Bu, benim için yıllar önceki kadar sıcak, misafirperver ve harika insanlara sahip, ziyaret etmeniz gereken bir şehir. Ve şehirde şimdiden yeni bir çocuk var.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu