Türkiye’ye Kış Gelmiyor! Kuraklık Riski İle Karşı Karşıyayız

Pek çok bilim insanı, uzun bir süredir tüm insanlığın iklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık gibi insan yaşamı için son derece tehlikeli olgularla karşı karşıya olduğunu ifade ediyor, uyarılarda bulunuyor. Ancak bu uyarıların dünya genelindeki milyonlarca insan ve özellikle de ülke yöneticileri tarafından ne kadar ciddiye alındığı oldukça tartışmalı. Çünkü pek çok insan, küresel ısınmanın etkilerini ciddi bir biçimde hissetmiyor, şimdilik! Ancak Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke, küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkan bazı sorunları önümüzdeki süreçte daha şiddetli bir şekilde hissedebilir!

Uzmanlara göre Türkiye, son yılların “en sıcak” kışlarından birinin geçiyor. Yurdun dört bir yanında beklenen yağışlar hâlâ başlamadı. Normal şartlar altında içerisinde bulunduğumuz dönemde yoğun kar ve yağmur yağışlarının görüldüğü bölgeler, “yazdan kalma” günler geçiyor! Türkiye’de beklenen kış bir türlü gelmiyor! Peki, yağışsız geçen kış mevsimi kısa vadede Türkiye’de kuraklığa neden olur mu? Lale Elmacıoğlu, Independent Türkçe için konunun uzmanlarıyla konuştu. Detaylara birlikte bakalım…

Küresel ısınma, uzun bir süredir tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli tehditlerden

Üstelik son yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle, dünyayı küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sonlara götüren süreçler, eskisinden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Dünya, giderek daha fazla ısınıyor!

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi ve çok sayıda bilim insanı, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak gerektiğini ifade ediyor. Ancak yaşanan gelişmeler, insanlığın bu hedeften gün geçtikçe uzaklaşmasına neden oluyor. Bu nedenle küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha fazla görünür hale geliyor. Bu etkilerin en fazla görüldüğü ülkelerden biri de Türkiye. Hatta pek çok yerli ve yabancı bilim insanı, Türkiye’nin küresel ısınmanın etkilerini en şiddetli hissedecek ülkelerden biri olabileceğini ifade ediyor. Üstelik küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin izleri Türkiye’de daha şimdiden görülmeye başlamış olabilir!

Uzmanlar, Türkiye’de son 52 yılın en sıcak aralık ayının yaşandığının ifade ediyor!

Ayrıca Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre aralık ayında yağışlar, önceki senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 57 oranında azaldı. Ne yazık ki bu iç karartıcı tablo, bazı ciddi sorunlarla karşılaşmamıza neden oluyor…

Kış mevsiminin yağışsız geçmesi, su kaynaklarının önemli oranda azalmasına neden oldu

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, son günlerde “su kaynaklarımızın sınırsız olmadığını” hatırlatıyor. Ayrıca İstanbul Su ve Kanalizasyon (İSKİ) verileri de Türkiye’deki su sorununu net bir şekilde ortaya koyuyor. İstanbul’da baraj doluluk oranı, son 10 yılın en düşük seviyesinde! Bu durumun su ve gıda yetersizliğinden ekolojik sistemin bozulmasına kadar ulusal güvenliği de tehdit eden pek çok sorunu ortaya çıkabileceği ifade ediliyor. Peki, Türkiye gerçekten de kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya mı?

Uzmanlara göre kuraklık, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin en önemli sorunu haline gelebilir!

İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Mühendisi Dr. Güven Özdemir’e göre iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için bir an önce harekete geçmek gerekiyor.

Fosil yakıt kullanımı, sanayileşme ve şehirleşme gibi faktörler nedeniyle dünya genelindeki sıcakların 2030 yılında 2 dereceye kadar artabileceğini ifade eden Özdemir, Türkiye’de de sıcaklıkların arttığını dile getiriyor. Bununla birlikte Özdemir, Türkiye’nin uzun bir süredir “yüksek basınç” etkisi altında olduğunu, sıcaklıkların artmasında ve yağışların azalmasında bu durumun da etkili olduğunu ifade ediyor. Tüm bu etkenlerin birleşmesiyle kuraklık, Türkiye’nin en önemli gündem maddesi haline geliyor…

Güven Özdemir, Türkiye’nin son 8 yıldaki en kurak kışı yaşadığını ifade ediyor

kuraklık

Ayrıca Özdemir, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu dışındaki bölgelerin “kuraklığın pençesinde” olduğunu dile getiriyor. Özellikle de büyük şehirlerin! Örneğin İstanbul’daki baraj doluluk oranları, içerisinde bulunduğumuz dönemde yüzde 30 seviyelerinde seyrediyor. Bütün Marmara göz önüne alındığında ise su oranında yüzde 60’lık bir azalma var! Özdemir bu konuda, “Baraj kapasitesi 860 milyon metreküp ama 300 milyon metreküp civarı su var, o da 90 gün civarında yeterli olur. Günde en az 3 milyon metreküp civarında da harcama var.” ifadelerini kullanıyor.

5 aylık “meteorolojik kuraklık,” “hidrolojik kuraklığa” dönüşmüş durumda

kuraklık

Özdemir, yağışsız geçen kış mevsimi nedeniyle yaşanan kuraklığın deniz kirliliği ve yeraltı sularında azalma gibi faktörlerle birleştiğini, bu durumun bir süredir devam eden meteorolojik kuraklığı hidrolojik kuraklığa dönüştürdüğünü ifade ediyor. Hidrolojik kuraklık ise derelerin ve göllerin kurumasına, yeraltı su kaynaklarının daha da azalmasına neden olabilir.

Yağışsız geçen kış kuraklık üzerinde son derece etkili. Ancak kuraklığın tek sebebi değil!

kuraklık

Özellikle büyük şehirlerde fosil yakıt kullanımı, düzensiz göç, çarpık ve dikey kentleşme, nüfus artışı ve yeşil alanların tahrip edilmesi gibi pek çok faktör de kuraklığın giderek büyüyen bir soruna dönüşmesine neden oluyor. Bu nedenle Özdemir, kuraklık karşısında etkin bir mücadele verilebilmesi için temiz enerji kullanımının artması gerektiğini, şehirlerde “betonlaşma” yerine “ormanlaşmanın” yaygın hale gelmesi gerektiğini ifade ediyor.

Kuraklık, pek çok istenmeyen durumun tetikleyicisi olabilir

kuraklık

Su Politikaları Derneği Başkanı ve eski DSİ Genel Müdür Yardımcısı Dursun Yıldız’a göre, Türkiye’deki kış kuraklığı, tarımsal kuraklığa dönüşebilir! Barajlardaki doluluk oranlarının azalması içme suyunun kalitesini düşürebilir, zaten azalan su kaynaklarının da kullanılamaz hale gelmesine neden olabilir. Azalan kaynaklar nedeniyle ulusal güvenliği tehdit edebilecek olaylar yaşanabilir. Kısacası kuraklık, pek çok endişe verici hususun tetikleyicisi haline gelebilir..

Yıldız’a göre bir an önce harekete geçilmesi, kuraklık ile mücadele için önemli adımların atılması gerekiyor

kuraklık

Yıldız’a göre yapılması gereken öncelikli şey, Türkiye’deki su yönetimi paradigmasının, kurumsal altyapısıyla birlikte teknolojik ve idari olarak yenilenmesi. Yıldız bu konuda “Türkiye’de problemin çözümü, kriz oluştuktan sonra harekete geçmek şeklinde oluyor. Ancak su yoksa yönetilecek bir şey de yoktur. Geç kaldığımız anda problem bizi teslim almıştır. Mart ve nisan aylarında bahar yağışlarının en az iki katına çıkması, ani ve şiddetli değil, uzun dönemli ve daha az şiddetli yağış görülmesi ve kar yağışları şart. Su yönetimi en riskli duruma karşı tedbirlerini almalı. Su yoksa, yönetilecek hiçbir şey yoktur. Bu da bizi teslim alır.” ifadelerini kullanıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu