Erzurum iline bağlı güney ilçelerinden biri olan Hınıs’ın tarihi; genç tunç çağına kadar uzadığı ve günümüze kadar gerek siyasi olarak gerekse stratejik olarak büyük önem arz eden konumu nedeni ile yoğun bir iskâna tanıklık etmiştir. Konum olarak ticaret yollarının kesişim noktasında yer alması, hayvancılık ve tarım açısından verimli topraklara ve geniş bir ovaya sahip olması nedeniyle tarih sayfalarında önem arz eden bir yer olmuştur.
İlçenin bilinen en eski tarihi M.Ö. 1500’lu yıllara kadar dayanmaktadır. M.Ö. 1340 yıllarına kadar bölgede Mitanni ve Hitit imparatorluklarına komşu olarak Azzi-Hayasa imparatorluğu hüküm sürmüş olup, ilçenin bulunduğu bölge Airarat olarak adlandırılmıştır. MÖ 1340-1190 yılları aralığında her ne kadar bölgenin hâkimiyeti Hitit krallığına geçmiş olsa da bölgenin adı değiştirilmeyerek Azzi-Hayasa olarak kalmıştır. M.Ö. 1190-1074 yılları aralığında bölgede beylik konumunda Orta Asurlulara bağlı olan Urartular bölgeyi ele geçirmiş daha sonra M.Ö 1075 yılında tamamen bağımsızlığını ilan etmiş Azzi-Hayasa bölgesinde M.Ö. 995 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir.
Fakat bölge, M.Ö. 695 yılında tekrar Asurluların egemenliği altına girmiş ve M.Ö. 655 yılına kadar Kral Asurbanipal ile Asurluların egemenliği altında kalmıştır. M.Ö. 665 yılında Neo-Asurluların yıkılması üzerine bölgede otorite boşluğu oluşmuş ve M.Ö. 610-585 yılları arasında, yerel kabileler tarafından yönetilmiştir. Daha sonra M.Ö. 585 yılında Med İmparatoru Büyük Siyaksares ve Astiages tarafından batı seferleri düzenlendiği dönemde, bölge ele geçirilmiş ve M.Ö 550 yılına kadar Med İmparatorluğu hakimiyetinde kalmıştır.
M.Ö. 550 yılında Büyük Kiros’un Med İmparatorluğunu yıkması sonucu bölge Pers Ahanemiş İmparatorluğu yönetimine geçmiştir. M.Ö. 550-331 yılları arasında bölgeye Pers İmparatorluğu hâkim olmuş, M.Ö. 331 yılında Büyük İskender tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö. 328 yılında İskender’in kurduğu imparatorluğun yıkılması ile bölge Makedonya Krallığı‘ndan çıkmıştır.
Büyük İskender’in vefatı sonrasında İmparatorluğun başına geçecek varisinin olmayışı nedeni ile imparatorluk İskender’in generalleri tarafından paylaşılmış, İran, Irak, Doğu Akdeniz ve çevresi Seleukos İmparatorluğu’na bırakılmıştır. Bu paylaşım sonucunda günümüzdeki Doğu Anadolu Bölgesi ve çevresi, Ermeni Krallığı ilan edilmiş ve M.Ö. 328 yılında ilk Ermeni Krallığı kurulmuştur. Ermeni Krallığı bölgede M.Ö. 328-65 yılları arasında hüküm sürmüştür.
Bölgesinin jeopolitik konumu nedeni ile sık sık Ermeni-Roma ve Sasani-Roma çatışmaları yaşanmaktaydı. Hınıs ilçesi M.Ö. 326-65 yılları arasında Sasani ve Roma sınırları arasında kalan en önemli yerleşim yerlerinden biri olup, stratejik konumu nedeni ile bir çok kez Bizans, Sasani ve Ermeniler arasında el değiştirmiştir.
M.S. 630 yılına kadar bir çok kez el değiştiren Hınıs ilçesi, M.S. 630 yılında Sasani İmparatorluğu topraklarına dâhilken; Hz. Osman (Osman Bin Affan) tarafından Şam ve El-Cezire Valisi Muaviye’ye, bölgeyi fethetmesi için emir verilmiş, Mesleme El-Fihri Bin Habib komutasındaki İslam Ordusu bölgeyi himayesine almıştır. O zamanki adıyla Kalikala olan Erzurum ili önüne kadar gelen İslam Ordusu, Bizans İmparatoru Marianos‘un mağlup edilmesiyle, Hınıs’ı İslam topraklarına katmış oldu.
661 yılında Hz. Ali’nin öldürülmesi ile iktidarı ele geçiren Emeviler, 750 yılına kadar bölgede hüküm sürmüşlerdir. Emeviler’den sonra ise 907 yılına kadar Abbasiler bölgede hüküm sürmüştür. Bizans ve Sasanilerin şiddetli baskısıyla zayıflayan Abbasilerin, bölgede oluşturdukları otorite boşluğunu fırsat bilen Ermeni Bağraduniler, yeniden Ermeni Krallığı‘nı ilan ederek 1045 yılına kadar Bizans himayesinde hüküm sürmüşlerdir.
Tüskistan‘dan Nişapur’a yurt arama amacıyla hareket eden kalabalık Türkmen grubunu, Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Şah emriyle Anadolu’ya yönlendirdikten sonra, büyük ordusuyla harekete geçen komutan Türk beyi İbrahim Yınal, 1048 yılında Pasinler Ovası‘nda Bizans-Gürcü ordusu ile karşı karşıya geldi ve bu savaştan galip çıkarak, bölgeyi ele geçirdi.
Selçuklu Devleti; Theodosiopolis’e (Karin)‘ e ait bütün bölgelere ve güneyde Hashtenic (Hınıs ve çevresi)‘ e ve Toron (Muş) yöresine Türkmen gruplarını yerleştirdi. Böylelikle Erzurum-Muş arasındaki bölge, Anadolu’daki ilk Türk yurdu oldu. Doğal olarak Hınıs da bu bölgeye dâhildir ve ilk fethedilen yerlerden biri olmuştur.
Hınıs Kanyonu
1071 yılında Sultan Alparslan’ın bölgeye gelmesi ve Malazgirt Meydan Muharebesi bölgenin kaderini tamamen değiştirmiş bir kez daha Bizans orduları ve Selçuklu ordusu karşı karşıya gelmiştir. Bizans ordusu muharebe öncesi bu günkü Hınıs bölgesinde konaklayarak ordunun su, mızrak, ok gibi ihtiyaçlarını gidermiştir. Sultan Alparslan ile anlaşma yapan Bizans İmparatoru Romanes Diogones, imparatorluk içerisinde bu anlaşmaya tepki sonucu çıkan isyanlar neticesinde öldürülmüş, tahta çıkan VII. Mikhail, Sultan Alparslan ile yapılan tüm anlaşmaların geçersiz olduğunu ilan etmiştir.
Bunun üzerine Sultan Alparslan ordusuna Anadolu’nun fethine devam edilmesi emrini vermiştir. 1072 yılında Saltuk Bey’e icazet verilmesi ile Erzurum ve çevresinde Saltuklular Beyliği kurulmuştur. 1022 yılında Süleyman Şah’ın Gürcistan seferi kararı alması ve bu sefere kendisine bağlı beyliklerin de katılmasını istemesi üzerine Saltuklu Beyi Alaeddin Melik Şah, bu isteği reddedince Süleyman Şah 25 Mayıs 1202’de Erzurum önlerine kadar ilerlemiştir. Melik Şah, Süleyman Şah’a karşı koyamamış ve tutuklanarak hapsedilmiştir. Böylece Saltuklu Beyliği tamamen sonra ermiş Erzurum ve Hınıs bölgesinde dahil olmak üzere tüm topraklar Anadolu Selçukluları‘nın emri altına geçmiştir.
Moğolların bitmeyen baskıları sonucunda 1243 yılında Kösedağ Savaşı yapılmış, savaş neticesinde bölge tamamen Moğol hâkimiyetine geçmiş ve Moğollar’a bağlı özerk bir devlet olarak ilan edilmiştir. Bölge 1256 yılına kadar Moğol İmparatorluğu’na bağlı olan İlhanlılar ‘a bağlı olarak kalmış, Sutaylılar beyi Hacı Togay bölgeye hâkim olmuştur. Fakat 1308 yılında ilhak edilerek tamamen Moğol yönetimi altına girmiştir. Sutaylıların bölgede büyük tahripleri sonucu bölge Çobanlılar’ın hâkimiyetine geçmiş ve Celayirli Sultan Üveys’in Tebriz’i alması sonucu el değiştirmiş ve Eratnalılar’ ın yönetimine geçmiştir.
1339 yılıdna Timur’un Anadolu seferi sonrasında bölge Timur İmparatorluğuna geçmiş fakat zayıf düşen Timur’un bölgedeki boşluğundan faydalanan Karakoyunlular bölgenin hâkimiyetini ele almışlardır. 1501 yılında Timur ve Akkoyunlu Hükümdarlığı’nı yıkan Safeviler bölgeye hâkim olmuştur.
Sultan Selim Han’ın Semevilerin Anadolu’da Şiiliği kullanarak isyana kalkışmalarından dolayı 1512 yılında İran’a sefere çıkmış, 1514 yılında gerçekleşen Çaldıran Seferi’ne giderken Hınıs ve bölgesini Osmanlı topraklarına dâhil etmiştir. Sefer esnasında Hınıs ve bölgesini yöneten ve Safeviler ile işbirliği yapmakla suçlanan Çolak Hamdi Bey ve mahiyetindekiler öldürülmüş, Hınıs ve bölgesine İskender Bey’i ve Söylemez Baba’ya da (bugünkü söylemez nahiyesi) Halil Selim Bey’i atamıştır. Sultan Selim’in bölgeyi fethetmesi neticesinde Hınıs ve çevresinde ki Şiiler Azerbaycan bölgesine göç etmişlerdir.
1533 yılında Şah Tambas bölgeye sefer düzenleyerek Hınıs ve bölgesini yağmalamış ve bölge yeniden Safeviler yönetimine geçerek Bitlis Emiri Şeref Han’ın iradesine verilmiştir. 1535 yılında İrakeyn seferinden dönen Kanuni sultan Süleyman tekrar fethederek yeniden Osmanlı topraklarına dâhil etmiştir. Bu sırada Hınıs Kalesi tahkim edilmiş 1540 yılında Erzurum Eyaleti’ne bağlı olarak Hınıs ilk kez sancak olmuştur. İlk sancakbeyi 1 Şubat 1545’de Ayna Hoca Bey olarak atanmış, daha sonradan Hınıs yönetimi mutasarrıflık olarak değiştirilmiştir.
Bölge daha sonra 1821-1823 yıllarında Kaçkarlar tarafından işgal edilmişse de yeniden Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir.
2 Kasım 1877 tarihinde Hınıs Ruslar tarafından işgal edilmiş, 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Kararları ve 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile Hınıs yeniden Osmanlı iradesine bırakılmıştır. 1844 nüfus sayımına göre Hınıs’ın büyük çoğunluğunun Ermenilerden oluştuğu bilinmektedir. Rus ordusunun geri çekilmesi neticesinde bölgedeki Ermeni halk doğuya göç etmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı Devleti’nin de muharip olarak katıldığı 1. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Rus Çarlığı ordularına karşı geri çekilmek zorunda kalan Osmanlı Ordusu’nun oluşturduğu otorite boşluğu neticesinde, Rus Ordusu’nda gönüllü olan General Antranik tarafından 15 Ocak 1916’da Hınıs işgal edilmiştir. Rus ordusunun ilerlediğini haber alan Hınıs halkının bir kısmı Erzincan bölgesine, bir kısmı ise Bitlis bölgesine göç etmek zorunda kalmıştır. 7 Kasım 1917 tarihinde meydana gelen Bolşevik İhtilali sonrası Rus ordusu geri çekilmiş, Hınıs ve bölgesinde meydana gelen otorite boşluğunu Ermenilere bağlı çeteler ele geçirmişse de 14 Mart 1918’de Hınıs ve bölgesi Osmanlı Kuvvetleri tarafından tekrar yurt topraklarına katılmıştır.
Katkı Sunanlar : Osman Kadir Ceylan, Bahadır Eren
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.