Başdanışman Uçum’a bir soru da biz soralım:
APO’yu kahvaltıya davet eden o şehit yakını kim?
Aklı başında ve de ehli vicdan olan her insanın müşterek talebidir:
Terör bitsin, kan akmasın, analar ağlamasın…
Kim itiraz edebilir buna?
Ve lakin nasıl ki ferdi planda adabı muaşeret kuralları varsa; devletin de umdeleri, üslubu, geleneği ve onuru vardır.
Türk devleti ağaç kovuğundan çıkmadı ki, kuru yaprak gibi de ayaklar altında ezilsin.
Mehmet Uçum…
Başdanışman olmakla beraber, esasında iyi bir hukukçu ve düşünürdür.
Kelam-ı kibarı da bilir, gevezeliği de…
Buna rağmen niyedir bilinmez Mehmet Uçum, bir televizyon programında çam üstüne çam devirdi.
Çam hafif kalır, Erzurum’a bühtan etti.
Güya şehit yakını bir Erzurumlu, Uçum’a demiş ki:
“Apo’yu evimde ağırlamaya ve birlikte kahvaltı etmeye hazırım.”
Vay be…
Pekii ne vakit demiş, o şehit yakını bunu?
Uçum cevap veriyor:
“Çözüm süreci sırasında.”
Başdanışman hatıra anlattı yani.
Doğrusunu isterseniz bir ara epey tedirgin oldum.
Mehmet Uçum; Erzurum’u ve şehit yakınını böyle ifşa ettiğine göre, az sonra ya dinlediği başka teklifleri de sıralasaydı!
Farzımuhal deseydi ki:
“Başka bir Erzurumlu şehit yakını da, Apo’ya kışlık yün çorap örmeyi teklif etti.”
Madem mesele şirazesinden çıktı devam edelim:
“Az ileride oturan ve bir oğlunu PKK’ya kurban veren acılı baba ayağa kalktı ve haykırdı: Ben de sıcak tutsun diye içlik veririm.”
Şaka bir yana, ironi bir yana, laf sokmalar bir yana…
Mehmet Uçum… Sayın baş danışman…
Hukukçusun, üstelik de iyi bir hukukçu…
Değişmez ilkedir, değil mi?
“Müddeiumumi iddiasını ispatla mükelleftir.”
Senin için bu, belki bir anı hatta siyasi bir fantezi olabilir; ama sözlerin tamamı Erzurum’a kara çalmaktır. Hele de şehit yakınlarına…
Bant kaydını yayınla da tanıyalım, Erzurumlu o şehit anasını-babasını…
Değil mi ki?
Mazi de ati de sizin uhdenizde!
Siz not düşersiniz, siz hüküm icra edersiniz!
Hiç mi hiç umurunuzda olmadığını biliyorum, buna rağmen Mehmet Bey istirham ediyorum:
Ya o konuştuğunuz kanala ya da başkasına çıkın ve o talihsiz beyanınızı tashih ediniz…
Ya da açın Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Şiirinin Erzurum faslını okuyunuz.
Göreceksiniz; Erzurumlunun buz tutan bıyıklarıyla niye ayakta öldüğünü, niye kabullenmediğini yenilgiyi…
Kim ki terörün bitmesini ve akan kanın durmasını istemiyorsa, alçaktır, şerefsizdir ve kuduz bir itten bile kötüdür.
Bu hakikat böylece dursun burada… Mehmet Bey bilesiniz ki…
Hiçbir vatanperver Erzurumlu, bebek katilleriyle değil aynı sofraya oturmaya, aynı havayı bile solumaya razı gelmez.
Mehmet Bey…
Başkentin sisli bulvarlarında hele de tepelerden Erzurum’a bakınca mümkün ki görüş mesafeniz çok kısalmış…
Mehmet Bey…
Gel de Aziziye’den bak bize…
Yine uzak kalırsa gel Erzurum Kongresi’nden bak…
Bu şehirde…
Yörüngeden çıkmış ahmaklar ve kıblesini yitirmiş şaşkınlar olmasına rağmen; azizim bu şehirden hain çıkmaz…
Çıkanlar varsa da ki, siz hemen “ Fetullah Gülen ne peki ” diye soracaksınız…
Vallahi o Deccal Erzurumlu değil.
Kendisi yüzlerce defa Erzurumlu olmadığını anlattı üstelik…
Mehmet Bey…
Siz Cumhurbaşkanı başdanışmanısınız ya, (hem de en etkili olandan)
Haliyle…
Ne AK Partili vekillerin ne belediye başkanlarının ne de gece soluğu nezarethanede almak istemeyen hiç kimsenin size kaşınızın üstünde kara var deme lüksü yok!
Mühür sizde, buna rağmen…
Mehmet Bey…
Ben size “kaşınızın üstünde kara” var diyorum.
Şimdilik gücüm ve kalemim buna yetiyor.