03 Ağustos 2024 Cumartesi
Neden birbirimizi sevemiyoruz, üç tarafı denizlerle çevrili dört mevsimin aynı anda yaşandığı cennet memleketim yeryüzünün en özel yerlerindendir bu güzel ve özel topraklarda yaşayan bizim insanımız değil mi?
Dünyanın en kritik noktasında olan, iki kıtayı birbirine bağlayan yeraltı zenginlikleri kadar yerüstü güzellikleriyle de dikkati çeken memleketin insanları, bizim insanımız değil mi?
Ülkemizde slogan haline gelmiş üç tarafı denizlerle çevrili yarımada, dört tarafı düşmanlarla çevrili hedef ülke olan eşsiz memleketimin insanı, bizim insanımız değil mi?
Düşmanları kıskandıran dostlara güven veren güzel ülkemiz son zamanlarda gözümüze daha bir kıymetli daha bir güvenli gözükmektedir.
Yakın zamana kadar değerini pek bilmesekte hemen yanı başımızda ki savaşlardan dolayı yurtsuz vatansız kalan insanları gördükçe göznuru memleketimizin kıymetini anlamaya başladık.
Bu kritik günlerden geçerken hem memleketimizin hem de insanlarımızın üzerine iki güzel söz söyleyelim istedik..
Ben de dahil bir çok insanımızın her fırsatta eleştirdiği insanlarımız, bizim insanımız değil mi?
Bizim insanlarımızı yazılımlı ki çoğu zaman boşyere abartıp kötü niyetli insanların gazına gelip veryansın ettiğimiz güzel insanlarımızdan bir nebze olsun özür dilemiş olalım.
Çok katlı asansörsüz evden yaşlı amcayı sırtında taşıyarak ambulansa getiren sağlık memurunu,
Özellikle pandemi sürevinde borcunu ödeyemeyen ihtiyaç sahibi insanların borçlarını ödeyen vatandaşımızı, hastanelerde kan lazım anonsunu duyup kan bankasının önünde sıraya giren vatandaşlarımız bizim insanımız değil mi?
Çocuğunun tedavi masrafları için yardım talep eden ve para miktarı yeterli olunca artık yardım etmeyin diye teşekkür eden baba bizim insanımız değil mi?
Üç milyon mülteci komşusuna evini ve kucağını açan, hiç yadırgamadan kardeş gibi görüp ekmeğini paylaşan bu temiz insanlar bizim insanımız değil mi?
Yolda gördüğü bir mazluma hatta sokak hayvanına bile merhamet gösterip sırtındaki ceketini giydiren bizim insanımız değil mi?
Kendisi kirada oturup Mahallesinde ki cami inşaatına yardım eden hatta ahırında bulunan üç ineğin birini bunu satıp caminin bir ihtiyacını karşılayın diyen güzel abilerimiz bizim insanımız değil mi?
Taksisinde unutulan para dolu çantayı kuruşuna dahi dokunmadan sahibine teslim etmek için çırpınan emanet ehli insanlar bu memleketin insanları değil mi?
Komşunun oğlu ya da kızı evleneceği zaman, yada komşusunun cenazesi olduğunda kendisininmiş gibi gayret gösteren, koşuşturan güzel insanlar bizim insanımız değil mi?
Hastalıkta sağlıkta her zaman varını yoğunu ortaya koyan ve komşusunun derdiyle dertlenen memleket insanlar bizim insanımız değil mi?
Hepsi bir yana 4. yılını geçen gün kutladığımız 15 Temmuz gecesi canını ve kanını ortaya koyup hainlerle mücadele eden kahramanlar bizim insanımız değil mi?
Ülkemizin aldığı tehditlere karşı ülkemizi korumak için askerlik şubelerine koşan yaşlı amcalarımız hatta kız kardeşlerimiz bizim insanımız değil mi?
Kim ne derse desin; Coğrafyası ve iklimi ile, tozu toprağı ile, yaşlısı genci ile, Lazı-Alevisi-Kürdü, Arabı Türk’ü hepsi bizim insanımız vesselam..
Sevgili dostlar;
Ülkemizde ilçe olarak kendine has halk oyunları olan iki ilçe Silifke ve Hınıs Folkloru..
Yine TRT arşivlerinde çalınan ilçemize ait bir çok türkü bulunmakta..
Hınıs oldukça zengin bir müzik ve halk oyunları kültürüne sahiptir.
Hınıs kültürün ayrılmaz bir parçası olan Hınıs Folkloru, halk oyunlarımız yöre insanının iç dünyasını, neşesini, yaşantısını, üzüntüsünü, geleneklerini, tabiat olayları karşısındaki tavırlarını geçmişten günümüze günümüzden geleceğe taşır.
Hınıs ve çevresindeki mahalli oyunlar geleneklerin yaşama tarzının bir parçasıdır.
Maalesef günümüzde bu oyunlardan bir çoğu unutulmaya yüz tutmuş hatta unutulmuş oyunlar.
Bir zamanlar kendi kültürümüz vardı, bize ait içinde biz olan, ruhumuz,kültürümüz, emeğimiz olan bir kültür.. Belkide bir çok bölgede hiç olmamış bir kültür. Malzemesi davul, klarnet birkaç kıyafet.. Çetin ağabey klarneti üfleyip Battal yada Datto diye adlandırdığımız İdris abi davula tokmağı dokundurduğunda yürekler yerinden çıkacakmışcasına heyecanlanırdı.. Düğünlerde bu işin pirleri olan ağabeylerle oynamak için gözlerinin içine bakar, kendilerinin yanlarına almalarını beklerdik bir çoğumuz..
Hele Zülküf dayının “gudee yakuşta” diye seslenişi..
İşin garibi şimdi yapay ortamlarda yapay oyunlarla büyüyor çocuklarımız.. Bakın bir çok insanınmışım adını bile bilmediği ( Aşırma (Ağırbar), Koçeri, Belen, Delilo (Lorki), Depşororo, Hannay, Ninnarano, Hoşbilezik, Keçiki, (Nadem Hırçıki), Kutto, Laççin, Lezli, Nari, Nargülüm, Piçügürik, zirve,Temürağa, Yari, Yarkuşta, Zeliyi,)adlarıyla anılan oyunlarımızın yerine yapay diye adlandırdığım farklı yöre oyunları aldı. Ellide bir çoğumuz ne fark eder diyebilirsiniz ama bizce çok şey fark eder..
Kültürümüzün manası, düğünlerimizin sıcaklığı, geçmişimiz ve geleceğimiz yok oluyor.. Elbette oynadığımız her oyun bizim değil, ama son zamanlarda öyle oldu ki, kendi Folklorümüzü unutur olduk..
Kültürümüz zenginleşeceğine gittikçe fakirleşiyor.. Yükseleceğine daha da alçalıyor, lâkin çırpındıkça battığımızdan haberimiz yok..
Eskiden kendimize ait bir kültürümüz vardı, Şimdi ne kültür kaldı nede folklor. Şimdiki folklor bizim değil artık..
Özüne dön be HINIS..
Gelin hep beraber Folklorümüzü ilçemize kazandırmak,yaşatmak için emek sarf edelim.
Çocukluğumdan, Hınıs’tan ayrıldığım güne dek gittiğim düğünlerde, Zülküf dayı, barın içindeyse ise, mutlaka bar başında onu görürdük…
Rahmetli Zülküf Şahin yine rahmetli Recai Canbek ile bereber Cığallardan birinin düğünündeyiz..Çetin abi klarnet çalmayı bırakmış ısrar üzerine düğüne gelmişti ve uzun bir aradan sonra çalıyordu..
Bir ara Zülküf dayı dedi kalkın hele şöyle ekip burada kısa kısa oyunları oynayalım.. Mendil tabii ki Zülküf dayıda Recai abi, Nahit Akıcı, ben ve Orhan Eldeniz el ele tutuştuk başladık oynamaya… Hınıs Folkloru ndan örnekler olan, Ağırbar, Koçeri derken geldik Ninnarano’ya. Hannaye oynayacaktık ki baktık bar başının elinden mendil alınmış halayın poçiğinde (sonunda) bizler kalmışız…
Rahmetli Zülküf abi şu cümleyi kullandı..
Benim elimden mendil alındıysa bu iş Hınıs ta bitmiştir..
O günden sonra Zülküf dayıyı düğünlerde hiç görmedim.
Eskiden kendi kültürümüz arasında oyunda bile saygı vardı..
Usta, kalfa ve çırak sıralaması misali..
Zülküf dayıyı yaratmışken, vefatında kendisi için yazdığım doğrusu yüreğimden geldiği gibi kağıda döktüğüm şiirle bitirelim..
Hey gidi Zülküf abi, hey gidi yiğitlerin yiğidi,
Hey gidi vakur barının, vakur barbaşı,
Daha koluna girecektim,
Ağır bar oynayacaktım seninle,
Çepki oynayacaktık daha,
Yarkuşte vuracaktık düğün meydanlarında,
Ellerimi bırakıp nereye böyle..
Ağırbaşlı olmayı sende görmüştüm,
İyiliği, muhabbeti sende,
Adam gibi adam olmayı sende görmüştüm..
Bilmem daha kaç Hınıslı gencin örnek adamı,
Yüreğimin adamı nereye böyle..
Çok yazasım geliyor seni,
Çok anlatmak istiyorum seni tanımayana,
Ölüm bu kadar yakın, bu kadar gerçek…
Vesselam…
Bizim çocukluk yıllarımızda bizler için her şey ne kadar güzel, ne kadar değerliydi. Mutlu, huzurlu olmak şimdilerde olduğu gibi zor değildi. Çoğunlukla insanlar fakirdi bu kadar fakirliğe, yokluğa rağmen mutluluk içinde yaşıyorduk. Teknolojinin varlığından habersiz, cep telefonu, ev telefonu internet..
O günlerde sadece belli saat aralıklarında TRT’nin paket yayın yapan siyah beyaz televizyonlarda haftada bir gün yanlış hatırlamıyorsam Salı günü akşamı oynanan, Türk Filmlerinin kıymeti vardı. İlçemize elektrik
akşamları gece saat 24.00 a kadar verilirdi. O akşamların bir başka tadı, bir başka güzelliği vardı. Komşuluk ilişkileri belki de o yıllarda altın çağını yaşıyordu. Her kimin ne derdi olsa, sevinci olsa mutlaka paylaşacak dostları da vardı o günlerin..
Mahallede yaz günleri akşamları kaldırım taşlarında oturmalar, gece yarılarına kadar süren sohbetler olurdu..
Özellikle köylerimizde kazanlarda bulgur yapmak için hedik (buğday) kaynatılır, kolu komşuya yettiği kadar dağıtılır ve sonra kazan altında yanan ateşte pişen çay ve mısır kebabı beraberinde yapılan sohbetlerin tadına doyum olmazdı….
Bizlerde mahalle çocuklarıyla göz yummaca (saklambaç), dikko, yakan top gibi oyunlar oynardık…
Soğuk ve çetin geçen, adam boyu kar yağan kış günlerinde akşam komşu gezmeleri biz çocuklar için tam bir bayram havasına dönüşürdü. Sohbetler yapılır , yanan sobada pişen patatesler, çaylar içilirdi…
Hey gidi günler hey, ne günlerdi. Şimdi o günlerden çok uzaklarda kaldık, öyle hasretiz ki o günleri andıkça yüreğim yanıyor, burnunun direği sızlıyor, gözlerim yaşarıyor alıp kendimi o günlere götürüyorum ve hüzün dolu o günleri yüreğimde yaşıyorum..
O yıllarda bir aileyi andıran mahallemiz, kardeş gibi çocukluk
arkadaşlarımız, kötülük, kıskançlık nedir bilmeyen saf, tertemiz, günahsız yürekli insanlarımız vardı. O günlerde karalastik yada çizlavet ayakkabılarla gezsek de, barakalarda, kerpiç evlerde otursak da kömür yerine tezek yaksak da fakirliği iliklerimize kadar yaşasak da, iyiliğin, kardeşliğin, yardımlaşmanın, hoşgörünün, hatırın yokluğunu çekmeden yaşıyorduk…
O yıllarda yaz tatillerinde Kur’an kursları tertip edilirdi ilçemizin
camilerinde , Camide hem dinimiz adına bir şeyler öğrenir, hem de cami avlusunda oynayarak, eğlenerek gelip, geçerdi Kur’an kursu günlerimiz.. ( Molla Nuri, Molla Sırrı) rahmet ola.. Belki de dinimiz adına bütün öğrendiklerimiz o günlerin eseriydi….
Hey gidi günler hey..
Aile bütçesine katkı olsun diye fırında çalışırdık. Katıksız ekmekler, boyumuzu aşan lavaşlar pişirirdik. Rahmetli Cemil Başaran, Tapulu Mustafa abi, Sarılı mahallesinden Mürsel ve Zabit ustalar…..
Çocukluk yıllarımızda birbirine sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle
davranan, bağlanan ablalarım, ağabeylerim, öğretmenlerim, büyüklerim vardı. Dertlerimi dert edinen, derdin derdimdir diyen kardeşlerim vardı. Ben onlarda, onlar bende vardı. Bizleri bekleyen mutlu yarınlar için umutlarımız, hayallerimiz vardı Yokluk içinde yaşasak da yok demeyenlerimiz vardı.
Hey gidi günler..
Eskiden kendi kültürümüz olan halk oyunlarımız vardı bizi biz yapan..
Şimdilerde ne kültür kaldı, nede alk oyunlarımız.Her oynayan kendince figür kattı oyunlara kendi kültürümüzü yok edercesine..
Hey gidi günler hey..
Geçmişe size öyle hasretiz ki….
Gelin artık ne olur, sevginizle, saygınızla, hoşgörünüzle,
muhabbetinizle gelin, ben demeden biz olarak gelin, birlik ,beraberlik türküleriyle gelin.. Türk’ü Kürt’ü
Çerkez’i, Arap’ı Lazı ve bütün ,dostluk, kardeşlik, duygularıyla bizi birbirimize sımsıkı sarılalım ki kimsenin ayırmaya gücü yetmesin vesselam..
Dağlık Karabağ’da 27 Eylül tarihinde başlayan savaş 44 günde Ermenistan’ın tarihi mağlubiyetiyle sona ermiş, yenilginin ardından Erivan’da başlayan protestolar Başbakan Paşinyan’a istifa çağrılarıyla günlerce devam etmişti.
Azerbaycan 27 yıl sonra işgalden kurtulan Ağdam’a girmiş ancak şehirdeki acı tablo, gün ışığıyla birlikte ortaya çıkmıştı. Neredeyse tek bir sağlam bina kalmayan şehrin harabe görüntüsü yürek burktu.
Rusya heyeti Azerbaycan ve Ermenistan’da önemli görüşmeler gerçekleştirirken Paşinyan’a tüm umutlarını başladığı Rusya’dan yine kötü haber geldi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.
Rossiya 1’e konuşan Putin, Dağlık Karabağ’ın aidiyeti ile ilgili değerlendirmesinde bölgenin Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi.
Putin, “Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ve egemenliğini tanımadı. Bu, uluslararası hukuk açısından hem Dağlık Karabağ’ın hem de ona komşu tüm bölgelerin Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğu anlamına geliyordu” diye konuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 10 Kasım itibariyle Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’den beri devam eden çatışmaların durması için bir anlaşma imzalamıştı.
İmzalanan ortak bildiriye göre Azerbaycan ve Ermenistan güçleri anlaşmanın imzalandığı anda bulundukları noktalarda kaldı. Böylece çatışmalar esnasında ele geçirdiği yerleşim yerleri Azerbaycan’ın denetimine geçmiş oldu.
Bu bir alıntı metin örneğidir.
Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından bölgedeki durum ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Rus hükümet üyelerinden oluşan heyet Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiş, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur.
Başbakan Yardımcıları Aleksandr Novak ve Aleksey Overçuk oluşan heyet Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’nın imzaladığı üçlü bildirinin bölgede sağlam ve uzun süreli barışın sağlanması açısından önemli adım olduğunu açıklamıştı.
Aliyev’in bölgedeki uzlaşma konusunu her zaman vurgulamasına özel önem verdiklerini bildiren Lavrov, bölgede yapılacak tüm çalışmaların yabancı çıkarlar için değil bölge insanlarına yönelik olduğundan emin olduğunu ifade etti.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
Dağlık Karabağ’da 27 Eylül tarihinde başlayan savaş 44 günde Ermenistan’ın tarihi mağlubiyetiyle sona ermiş, yenilginin ardından Erivan’da başlayan protestolar Başbakan Paşinyan’a istifa çağrılarıyla günlerce devam etmişti.
Azerbaycan 27 yıl sonra işgalden kurtulan Ağdam’a girmiş ancak şehirdeki acı tablo, gün ışığıyla birlikte ortaya çıkmıştı. Neredeyse tek bir sağlam bina kalmayan şehrin harabe görüntüsü yürek burktu.
Rusya heyeti Azerbaycan ve Ermenistan’da önemli görüşmeler gerçekleştirirken Paşinyan’a tüm umutlarını başladığı Rusya’dan yine kötü haber geldi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.
Rossiya 1’e konuşan Putin, Dağlık Karabağ’ın aidiyeti ile ilgili değerlendirmesinde bölgenin Azerbaycan topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi.
Putin, “Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ve egemenliğini tanımadı. Bu, uluslararası hukuk açısından hem Dağlık Karabağ’ın hem de ona komşu tüm bölgelerin Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğu anlamına geliyordu” diye konuştu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 10 Kasım itibariyle Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’den beri devam eden çatışmaların durması için bir anlaşma imzalamıştı.
İmzalanan ortak bildiriye göre Azerbaycan ve Ermenistan güçleri anlaşmanın imzalandığı anda bulundukları noktalarda kaldı. Böylece çatışmalar esnasında ele geçirdiği yerleşim yerleri Azerbaycan’ın denetimine geçmiş oldu.
Bu bir alıntı metin örneğidir.
Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından bölgedeki durum ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Rus hükümet üyelerinden oluşan heyet Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiş, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dur.
Başbakan Yardımcıları Aleksandr Novak ve Aleksey Overçuk oluşan heyet Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’nın imzaladığı üçlü bildirinin bölgede sağlam ve uzun süreli barışın sağlanması açısından önemli adım olduğunu açıklamıştı.
Aliyev’in bölgedeki uzlaşma konusunu her zaman vurgulamasına özel önem verdiklerini bildiren Lavrov, bölgede yapılacak tüm çalışmaların yabancı çıkarlar için değil bölge insanlarına yönelik olduğundan emin olduğunu ifade etti.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
Öte yandan Dağlık Karabağ’da çatışmaları sona erdiren anlaşma gereği Azerbaycan’a ait topraklarda bulunan Ermeni siviller ve askerler, bölgeden ayrılmaya devam ediyor.
Yenilginin ardından başkent Erivan’da istifa etmesi için günlerce protestolar yapılan Başbakan Paşinyan ise uzun süre sonra cepheye savaşmaya giden eşiyle birlikte bir cenaze töreninde görüntülendi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.